Forex’in Tarihçesi – 3. Bölüm
Forex’in
Tarihçesi yazı dizimizde, ilk bölümde paranın oluşumu, merkez
bankalarının çıkışı ve kağıt paraların çıkışını anlatmıştık. İkinci
bölümde ise, aslında hiçbir yerde bahsi geçmeyen ancak forexin atası
olan “The Margin Loan” tipi krediden ve Büyük Buhran denilen 1929
krizinin çıkışından kısaca bahsetmiştik.
Aslında bu noktadan sonrası, modern çağda olduğumuz için, genellikle kanunlar, komisyonlar ve antlaşmalar ile geçiyor. 1933′de onaylanan Menkul Değerler Kanunu ve bundan dolayı 1934′te kurulan Menkul Değerler ve Kambiyo Komisyonu gibi aslında forexin tarihçesini oluşturmaktan ziyade, istenenin yapılabilmesi için gerekli olan ve yapılan kanunlar, antlaşmalardan ibaret olarak anlatılır.
Bir de her yerde sürekli bahsi geçen Bretton Woods Antlaşması vardır. O da kısaca, 2. Dünya Savaşı’ndan önce para piyasalarının bir numarası olan İngiliz Poundu’nun, savaş sırasında gücünü kaybetmiş olması ve 1929 krizinden dolayı gücünü kaybetmiş Amerikan Dolarının ise 2. Dünya Savaşı Sırasında (Amerika Birleşik Devletleri’nin savaşta başarılı olması ve ekonomisinin güçlenmesinden dolayı) değer kazanarak bir numaraya oturmuş ve Amerika Birleşik Devletlerini “süper güç” haline getirmesinden dolayı, ABD’nin New Hampshire Eyaletinin, Carroll Kasabasının, Breetton Woods Bölgesi’nde 1944 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı’nın ardından imzalanan antlaşma ile, Uluslararası Para Fonu olan IMF (International Monetary Fund), merkezi kuruluş olarak kabul edildi ve yine aynı antlaşma ile “Altın Borsası Standardı” da kuruldu.
Bretton Woods Sistemi, ayarlanabilir bir kur sistemi olduğu için, tüm para birimleri Amerikan Dolarına, Amerikan Doları da altına endekslenmişti ve 35 Amerikan doları 1 ons (28.35 gram) altın sabit değerine eşitlendi. Bu sayede elinde Amerikan doları olan ülkeler, merkez bankaları kanalıyla, ABD’de Amerikan Dolarlarını altına; dönüştürebiliyorlardı ve yalnızca ülkeler değil, özel kişiler de serbest piyasada Dolarlarını altına dönüştürebiliyorlardı.
Kısaca Bretton Woods, altın ve Amerikan Dolarını birbirine, diğer para birimlerini de Amerikan Dolarına dönüştürebilmeyi sağlamış ve döviz kuruna düzen getirerek devalüasyon’un yani bir para biriminin diğer yabancı paralar karşısında değer kaybetmesini engellemeyi amaçlamıştı.
Aslında bu noktadan sonrası, modern çağda olduğumuz için, genellikle kanunlar, komisyonlar ve antlaşmalar ile geçiyor. 1933′de onaylanan Menkul Değerler Kanunu ve bundan dolayı 1934′te kurulan Menkul Değerler ve Kambiyo Komisyonu gibi aslında forexin tarihçesini oluşturmaktan ziyade, istenenin yapılabilmesi için gerekli olan ve yapılan kanunlar, antlaşmalardan ibaret olarak anlatılır.
Bir de her yerde sürekli bahsi geçen Bretton Woods Antlaşması vardır. O da kısaca, 2. Dünya Savaşı’ndan önce para piyasalarının bir numarası olan İngiliz Poundu’nun, savaş sırasında gücünü kaybetmiş olması ve 1929 krizinden dolayı gücünü kaybetmiş Amerikan Dolarının ise 2. Dünya Savaşı Sırasında (Amerika Birleşik Devletleri’nin savaşta başarılı olması ve ekonomisinin güçlenmesinden dolayı) değer kazanarak bir numaraya oturmuş ve Amerika Birleşik Devletlerini “süper güç” haline getirmesinden dolayı, ABD’nin New Hampshire Eyaletinin, Carroll Kasabasının, Breetton Woods Bölgesi’nde 1944 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı’nın ardından imzalanan antlaşma ile, Uluslararası Para Fonu olan IMF (International Monetary Fund), merkezi kuruluş olarak kabul edildi ve yine aynı antlaşma ile “Altın Borsası Standardı” da kuruldu.
Bretton Woods Sistemi, ayarlanabilir bir kur sistemi olduğu için, tüm para birimleri Amerikan Dolarına, Amerikan Doları da altına endekslenmişti ve 35 Amerikan doları 1 ons (28.35 gram) altın sabit değerine eşitlendi. Bu sayede elinde Amerikan doları olan ülkeler, merkez bankaları kanalıyla, ABD’de Amerikan Dolarlarını altına; dönüştürebiliyorlardı ve yalnızca ülkeler değil, özel kişiler de serbest piyasada Dolarlarını altına dönüştürebiliyorlardı.
Kısaca Bretton Woods, altın ve Amerikan Dolarını birbirine, diğer para birimlerini de Amerikan Dolarına dönüştürebilmeyi sağlamış ve döviz kuruna düzen getirerek devalüasyon’un yani bir para biriminin diğer yabancı paralar karşısında değer kaybetmesini engellemeyi amaçlamıştı.